Nâzım Hikmet ve Türk Yurttaşlığı
Hukukun Gözüyle bakılacaksa…
Söylenen ya da iddia edilen şu:
Nazım Hikmet “vatan hainliği suçunu” işlediği için yurttaşlıktan çıkarıldı. O nedenle, karar doğrudur, yerindedir, hukuka uygundur.
Eğer hukukun gözü ile bakılacaksa, işte o zaman daha ciddi olunması gerekmez mi?
Hemen belirtelim.
Bu iddia doğru değil. Tümüyle yanlış.
Türk Hukukunda Vatan hainliği suçu, ilk kez, Büyük Millet Meclisi’nin 29 Nisan 1920 tarihli 2 Sayılı “Hıyanet-i Vataniye Kanunu” ile tanımlanmıştır. Nâzım Hikmet, bu kanun nedeniyle hiçbir zaman suçlanmamış ve yargılanmamıştır.
Nâzım Hikmet ile ilgili tüm davalar, uygulanması istenilen yasa maddesi her ne olursa olsun, komünizm düşüncesini yaymak kastına dayalıdır. Harp Okulu ve Donanma Mahkemelerindeki siyasal komplo nitelikli son yargılamalar da, bu anlamdadır. Nazım Hikmet, yaşamı boyunca düşünce ve inançları nedeniyle yargılanmıştır.
Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması kararı ise, 23 Mayıs 1928 tarihinde kabul edilen 1312 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10/1. maddesi kuralına dayandırılmıştır. Bu maddenin öngördüğü eylem, “vatan hainliği suçunun” kapsamı içerisinde değildir. Kararnamede, bu anlamda bir irtibat dahi kurulmamıştır.
Bu ön belirlemeden sonra konunun özüne dönelim.
Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması kararı hukuka ve yasaya uygun mudur?
Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10/1. maddesinin öngördüğü düzenleme şöyledir:
“Madde 10 – Ecnebi bir devletin askerlikten gayrı bir hizmetini deruhte etmiş olanlardan kabul ettiği hizmetin tayin olunacak müddet zarfında terki için Türkiye’de bulundukları mahal hükümetleri ve ecnebi memleketinde Türk elçilik ve şehbenderhaneleri vasıtasil verilecek emre imtisal etmeyen veya Türkiye ile muharip olan bir devletin hizmetinde bilâmezuniyet devam eden Türkler vatandaşlıktan ıskat olunabilir.”
Yurttaşlıktan Çıkarma Nedeni
Görüldüğü gibi yasa, Türkiye’de veya Türkiye dışında herhangi bir ülkede yaşayan bir Türkün, “Ecnebi bir devletin askerlikten gayrı bir hizmetini deruhte etmiş” olmasını (üstlenmesini), yurttaşlıktan çıkarma nedeni saymaktadır.
Yasanın öngördüğü düzenleme gereğince, üstlenilen işin, askerlik dışında ve yabancı devletin hiyerarşisi, yani disiplini içerisinde olması ya da yabancı devlet yönetiminin istencine bağlı olarak gerçekleşmiş bulunması ve nihayet, süreklilik göstermesi gerekmektedir.
Kişinin yabancı bir devletin görevini üstlenmesi noktasında, tahminde bulunmak ya da yorumla karar vermek olanaksızdır. İddianın, hukuka uygun ve kesin kanıtlarla kanıtlanması gerekmektedir. Kararname, Nâzım Hikmet’in Sovyet hükümetinin bir hizmetini üstlendiği iddiasını ve ayrıca söz konusu hizmetin, yasanın tanımına uygun nitelik taşıdığı tartışmasını bile yapmamakta ve bu yolda herhangi bir kanıta da dayanmamaktadır.
Ayrıca belirtelim ki, Nâzım Hikmet’in Sovyet Hükümetinin verdiği hizmeti ifa ettiğine ilişkin hükümetin iddiası samimi de değildir. Yaşam, bu iddiayı yadsımaktadır. Anımsanacağı üzere, Nâzım Hikmet’in yurtdışına çıkışı 17 Haziran 1951 günü gerçekleşmiştir. Moskova’ya gidişi ise, 29 Haziran 1951’dir. Aradan bir ay geçmeden, 25 Temmuz 1951 günü yurttaşlıktan çıkarılmıştır. Kısacası Hükümet, Nâzım Hikmet’in Moskova’ya gelir gelmez henüz kendisine barınacak bir yer bile bulmadan, ayağının tozuyla propaganda ve yayın faaliyetine başlamış olduğunu iddia etmektedir. Böyle bir iddia ne derece içten ve ciddi olabilir ki?
Yurttaşlıktan çıkarmanın Usulü
Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10. maddesine göre, Türk yurttaşlığından çıkarılma kararı verilebilmesi belli bir usule bağlanmıştır.
Yasanın getirdiği düzenlemeye ya da usule göre, yabancı bir devletin bir hizmetini üstlenen Türk yurttaşına, söz konusu hizmeti, belirtilecek süre içerisinde terk etmesi için bir süre verilir, eğer bu süre içerisinde bu görevi bırakmamışsa veya izinsiz olarak sürdürmüşse, bu takdirde yurttaşlıktan çıkarılması kararı alabilir. Bu koşul, yasanın bağlayıcı bir kuralıdır.
Bu kural yerine getirilmeden, kişinin yurttaşlıktan çıkarılması mümkün değildir. Aksi halde verilecek karar yasaya aykırı olur.
Bakanlar Kurulu, yasanın öngördüğü bu usule uymaksızın Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılmasına karar vermiştir. Bakanlar Kurulu’nun kararnamesinde, ” ..Sovyet hükümetinin verdiği hizmeti ifa etmekte olan maruf komünist Nâzım Hikmet RAN’ın kendisine bu hizmeti terk etmesi hususunda yapılacak tebligatın bir fayda vermeyeceği mülahaza edildiğinden Türk vatandaşlığından çıkarılması (..) kararlaştırılmıştır.” denilmektedir.
Yalnızca bu özellik bile, Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması kararının ne denli keyfi olduğunu göstermeye yetmektedir. Evet, karar hukuk dışıdır.
MHP’li Bakanlara Birkaç Soru…
Televizyon kanallarında ileri geri konuşmayı marifet sayan MHP’li Bakanlar!..
Sizler;
UNESCO’nun 2002 yılını, Türk Dilinin Şairi “Nâzım Hikmet’in yüzüncü yılı” olarak ilan etmesine karşı mısınız?
İnanın, bunu tüm Türk Dünyası ve Türkiye bilmek istiyor!…
Sizler;
2002 yılı boyunca, Türkiye’nin tüm dünya gündeminde konuşuluyor, izleniyor olmasını istemiyor musunuz? Nâzım Hikmet’in adının, Türkiye’ye böyle bir fırsat sağlamasına karşı mısınız?
İnanın, bunu tüm Türkiye bilmek istiyor!…
Türkiye, İnsan Hakları Evrensel Bildirisini, 6 Nisan 1949 tarih ve 3/9119 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 No’lu Resmi Gazete ‘de yayımlamıştır.