Sineması
Oğuz Makal
Şiirlerinde Sinema
Önce belirtelim onun yapıtlarında başkalarında olmayan ve bir özgücü/dinamik var: O nedir? Bakış ve görme üstünlüğü, yeteneği…
Buradan başlayalım: Nâzım Hikmet, “görüntü”nün gücünü, bakış açısını, siyasal görüş ve ideolojisinin çizildiği Sovyetler Birliği’nde on dokuz yaşında edindi. Nâzım Hikmet’in, “Açlık…Açlık…Açlık…” adlı belgesel bir film görerek yazdığı “Açların Gözbebekleri” adını taşıyan şiir, anlatımın dışında, sadece basamak biçiminde sıralanan dize yapısıyla değil, “sözcük”lerinin kullanılışıyla da görsel ve sinematografik benzeşimler içerir ve bu şiirler sürer gider… Nâzım yirmili yaşlarda daha önce rastlanmamış ölçüde sınırsız ve yaratıcı, cesur, korkusuz bir görme/bakış ufku nun içinde yer alır ve bunu ölünceye dek sürdürür.
Bakış/görmenin ögeleriyle zenginleşmiş onun ilk belirgin büyük şiiri “Benerci Kendini Niçin Öldürdü? ” filme çekilmese de neredeyse aynı yıllarda Luis Bunuel ve Salvador Dali ile birlikte başlayan gerçeküstücü sinemaya yazılmış bir metin gibidir.
Nâzım, sinemanın anlatım olanaklarını destan şiiri „Memleketimden İnsan Manzaraları” ve son şiirlerinden “Saman Sarısı “nda daha gelişkin kullanır. Yakın dostu yazar Ekber Babayev bu şiirlerinde Nâzım’ın sinemanın anlatım ve kurgu yönteminden geniş ölçüde yararlandığını söylemektedir.
Sinema Serüveni
Bir yanda Türkiye Komünist Partisi ile yaşadığı sorunlar, diğer yanda babasının ölümüne üzüldüğü 1932’li günlerde, Nâzım’ı Türk tiyatrosunun en öndeki adamı Muhsin Ertuğrul ziyaret eder ve yazarlık yeteneğini çok iyi tanıdığı Nazım’a birkaç piyes sipariş eder. Nâzım ona Kafatası ve Bir Ölü Evi piyesini yazar. Ardından da yine onun isteğiyle Türk ulusal kurtuluş savaşının öyküsü Bir Millet Uyanıyor filminin çekiminde reji asistanlığı yapar.
Nâzım artık bir yanda senaryo yazacak, öte yanda İpek Filmin seslendirme stüdyosunda (8 temmuz 1933) cezaevine girdiği 1938 yılına kadar çalışacaktır. Bu evrede Mümtaz Osmantakma adıyla tümü Muhsin Ertuğrul tarafından çekilen “Karım Beni Aldatırsa” “Söz Bir Allah Bir” (1933) ve “Cici Berber” (1933) operet filmlerinin senaryolarını yazar.
Yunanlılarla ilk ortak Türk yapımı “kaza ve kader konusunu tartışan” “Fena Yol“u (1933) tanınmış yunanlı yazar Grigorios Ksenopoulos’un romanından uyarlar. 1933 yılında Max Neufeld’in çevirdiği “Sehnsucht 202” adlı Alman müzikli komedisinden uyarlanan “Milyon Avcıları“nı senaryolaştırır. “Aysel, Bataklı Damın Kızı” nın başarısında Nâzım’ın senaryosunun önemli rolü vardır. Kendi yönettiği “Güneşe Doğru” sinemayı tiyatronun baskısından kurtarma yolundaki ilk önemli adım olacaktır.
Mümtaz Osman takma ismiyle yazdığı diğer senaryolar şunlardır: “Tosun Paşa (1939) , Şehvet Kurbanı (1940) , Kıskanç (199-42) , Kahveci Güzeli (1941), „Kızılırmak Karakoyun” (1947).