Yurt Dışındaki İlk Yıllar
15 Temmuz 1950’de serbest bırakılan Nâzım Hikmet, ülkesinde kendisine yaşama olanağı bulunmadığını anlayarak 17 Haziran 1951’de yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
Ölümüne dek, aylar süren dış gezilere çıksa da, hemen bütün dünyayı dolaşsa da sürekli oturduğu yer hep Moskova oldu.
Bu tarihten sonraki şiirleri sanki yaşamının bir güncesi gibi gelişti. Yaptığı işleri, katıldığı eylemleri anlatan şiirler yazdı. Yanı sıra şiirlerindeki siyasal polemik dozu da güçlenerek arttı.
Bu dönem şiirlerinde en dikkat çekici özellik dünya barış hareketini konu alan şiirlerin sayıca çokluğudur. Dünya Barış Konseyi’ne üye seçilen ve konseyin çeşitli toplantılarında dünyanın önde gelen aydınlarıyla bir arada olan Nâzım, dünyanın ciddi bir nükleer savaş tehdidi altında bulunduğu bu yıllarda barış şiirleri yazmayı da bu görevinin ve inançlarının bir parçası olarak gördü.
Bu dönem, lirik dozun oldukça yüksek olduğu şiirlerindeki bir başka ağırlıklı tema ise, yurt özlemidir. Geride bıraktığı ülkesi, kenti, insanları, karısı ve oğlu dönüp dönüp şiirlerine girmiştir. “Vasiyet”, “Ceviz Ağacı”, “Mavi Liman”, “Yine Memleketim Üstüne Söylenmiştir”, “Varna Şiirleri” böylesi şiirlerin başarılı örnekleridir.
Bu tür şiirler içinde sayılabilecek “Karlı Kayın Ormanı” ise özlem temasına yaşlılık gibi bireysel temaların da katılmasıyla özel bir yer tutar.
Biçim ve duyarlıkta kimi yenilik taşıyan şiirleri ise “Masalların Masalı” ile “Sabastian Bah’ın 1 Numaralı Dominör Konçertosu”dur.