Gelenek – Yenilik Sentezi
1936’da yayımlanan Şeyh Bedreddin Destanı, Nâzım Hikmet şiirinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Bedreddin Destanı, şairin 1936 yılına dek geçirdiği bütün deneylerin ve arayışların bir bileşkesi ve en güzel ürünü olarak ortaya çıkar. Halk ve divan şiiri geleneklerinden yalnızca yararlanmakla kalmamış, onları dönüştürerek devrimci içeriğini anlatmada yeni anlatım olanaklarına kavuşturmuştur. Son derece yeni bir yapıt olmasına karşın Şeyh Bedreddin aynı zamanda okuyanda klasik bir olgunluğun tadını da duyurur. Bağırıp çağıran şair gitmiş, yerine bir müzikçinin sesleri alabildiğine duyarlı kullanan kulağı gelmiştir. Doğa betimlemelerinde ise gerçekçi bir ressamın yalın renk ve anlatımı görülür. Destan, ideoloji ile sanat yapıtı arasında oluşabilecek mükemmel uyumun da bir örneğidir.
Bu arada 1933’te yazdığı “Karıma Mektup” ile 1937’de yazdığı “Karanlıkta Kar Yağıyor” da şairin ne yönde gelişeceğinin çarpıcı örnekleridir.
Bu iki şiir, Nâzım Hikmet şiirinin belki de en önemli özelliği sayılabilecek lirizmle gerçekçiliğin görkemli buluşmalarını gerçekleştirir.